Posts tagged ‘real madrid’

“Més Que Un Partido”


Bir maçtan daha fazlası… Bu büyük futbol olayı için temelde söylenebilecek ilk cümle. Peki, dünyanın en formda iki takımının maçını, bu seviyede gerilimli kılan nedir? Veya, ne idi?

Bölüm 1: Çanlar Kimin İçin Çalıyor?

1930’ların son yılları; İspanya, iç savaşın doğurduğu bir kaos içerisinde… Milliyetçilerle, cumhuriyetçiler savaşıyor; İspanya tarihinin en kara dönemi epey kanlı geçiyordu. Dünyanın dört bir tarafından destek alan cumhuriyetçiler, dünyanın öbür yanını oluşturan Nazi Almanya’sı ve Faşist İtalya’nın desteğini almış olan General Franco’ya direnmeye çalışıyordu. Direnemediler… Ve General, Diktatör, Faşist Franco ülkenin başına geçti. Katalan ve Bask toplum, özgürlüklerini kaybetti. Dillerini konuşamaz, görüşlerini savunamaz oldular. Hatta bırakın savunmayı görüşlerini dile getiremezlerdi. İşte bu noktada, devreye Franco’nun bile susturamayacağı bir silah girdi. Futbol… Katalanlar, cumhuriyet yanlıları, eşcinseller, göçmenler, sol görüşlüler, liberaller, anti-militaristler ve daha nice Franco karşıtları, futbolu, Barcelona’yı kullanıp, öfkelerini kusabiliyor, görüşlerini belli edebiliyor, dillerini konuşup zaferler kazanabiliyorlardı. Hatta, durum o kadar enteresan bir hal almıştı ki; Camp Nou, adeta Franco düşmanlarının kalesi haline gelmişti. Bunun sportif yansıması da doğal olarak Real Madrid nefreti olarak vücut buluyordu. Nereden baksanız “Real” Madrid. Franco da bunun farkındaydı. Elini süremeyeceği tek yer Camp Nou idi. Joan Gamper gönderildiği sürgünde öldürülmüş olsa da söylediği söz 1899’dan beri akıllarda: “Més que un club.” Barcelona, bir kulüpten daha fazlası olmuştur ve öyle kalmaya devam edecektir.

Bölüm 2: “Madridista” Boyutu…

Olayın Real Madrid cephesine döndüğümüzde ise, yıllardır süregelen suçlamalar ön plana çıkıyor. Di Stefano transferinden, hakem ve maç manipülasyonlarına, devlet yardımlarına, vergi muafiyetlerine kadar varan bu suçlamalar; Real Madrid’i karşımıza devletin şımarık çocuğu olarak çıkarıyor. Karşılaştığımız bu ithamların çoğu hala bir efsane olarak bilinse de, Real Madrid’in, Real Zaragoza’dan biraz daha “farklı” olduğu su götürmez bir gerçek. İşin “Madridista” boyutu ise yangına körükle gider cinsten. Real Madrid’in en büyük taraftar grubu olan “Ultras Sur”; aşırı sağcı olmasının yanısıra, Lazio’nun taraftar grubu olan “Irriducibili” ile kardeş grup olmasıyla da yeterince antipatik bir görünüme sahip. Lazio taraftarını açıklamaya gerek duymuyorum. Bakınız; Paolo Di Canio (imam cemaat ilişkisi)

Bölüm3: Bir Garip Transfer Öyküsü

“Don” Alfredo… “Seni tarihe yazsam sığmazsın…” şeklinde methiyeler düzülebilcek bir efsane. Pele’ye göre futbol tarihinin en büyük futbolcusu. Peki, bu zat-ı muhteremin Zidane’dan, Rivaldo’dan farklı olarak konumuzdaki önemi nedir? Cevabı açık: Real Madrid’e transferi…
Di Stefano, River Plate takımında oynarken, ekonomik kriz yüzünden patlak veren grev sonucu, birçok Arjantinli oyuncu gibi Colombiya’ya gider. Burada; Millionairos forması altında 294 maçta 267 gollük performansı, ona Avrupa kapısını açar. İlk hamleyi yapan Barcelona olmuştur. Çetin geçen pazarlıklar sonucu imzaya gelen Di Stefano’yu, Madrid’de bi adam beklemektedir. İsmi çok tanıdık: Santiago Bernabeu… Dönemin Real Madrid başkanı olan Bernabeu; Di Stefano’nun aklını çelip (muhtemel Franco etkisi…), Di Stefano’nun aynı anda Madrid için de imza atmasını sağlar. Bunların üzerine FIFA’da kararı İspanya Futbol Federasyonu’na bırakınca, Barça için yine hüzünlü bir düş kırıklığı kapıda belirmiştir… Federasyon’un kararı gariptir. Dört yıl sürecek sözleşmede Di Stefano ikişer yıl oynayacaktır iki ezeli rakipte. Dönemin, Franco destekli olduğu iddia edilen, Barcelona başkanı Marti Carreto, bu teklifi kabul eder. Fakat baskılara dayanamayıp, bir hafta sonra istifasını vermek zorunda kalır. Barcelona, “Ben oynamıyorum!” havasında, Di Stefano’nun haklarını cüzi bir miktar karşılığı Real Madrid’e devreder ve Di Stefano ilk El Clasico’da “hat-trick” yapar. İşte bu olay rekabeti tam anlamıyla alevlendiren neredeyse ilk sportif unsurdur. Bunu hatırlatmak için mi, yoksa sadece masum bir vefa örneği midir bilemeyiz ama Real Madrid’in yaptığı her transferin imza töreninde, “Don” Alfredo orda durmaktadır. “Unutmayın!” der gibi…
Acaba, “Sarı Ok” Di Stefano’nun orada oturmasını sağlayan spotif faktör nedir? Bu kısım Barcelona taraftarlarını en fazla yaralayan kısım. Çünkü Real Madrid tarihinin en önemli oyuncusu olarak kabul edilen Di Stefano, Real Madrid forması altında geçirdiği 11 sezonda; 8 La Liga şampiyonluğu, üst üste ve toplamda 5 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 1 Kral Kupası ve 1 Kıtalararası Kupa kazanır. 282 maçta 216 lig golü ve Raul’un ancak 2005’de kırdığı 58 maçta 49 Şampiyonlar Ligi golü atması, Franco’nun futbol tarihine -doğruluğu hala tartışılan- etkisinin en önemli örneğidir.

Bölüm4: Futbol Artık Egemen (!)
Günümüze yaklaştığımızda ise; bu rekabetin artık sportif etmenlerden beslenmeye başladığını görüyoruz. 1985-90 arası Lineker, Koeman ile Hugo Sanchez, Butragueno’lu müthiş maçlar; ardından Cruyff’un yenilmez çocukları; sonrasında Figo transferi ve bunun sonucunda patlak veren domuz kafası olayı; Real Madrid’in “çirkin” Ronaldinho’yu transfer etmeyişi ve sonuçları; I. Los Galacticos döneminin kayması ve belki de bunun altında dilek tutan Laporta’nın zaferi… Peki, sırada ne var? Muhtemel bir Mourinho şov, çok formda iki dünya yıldızı…
Ne olursa olsun, şunu bilmemiz lazım; bu iki takım uzağa tükürme yarışması da yapsa, bunun altında başka anlamlar da yatacak. Bunlar ne kadar acı anlamlar ve hatıralar olsa da, sporu ve futbolu güzel yapan, izlenir kılan da işte bu bahsetmeye çalıştığımız anlamlar.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, şimdilik hoşçakalın… Metin Aktaşoğlu

Kasım 28, 2010 at 2:40 pm Yorum bırakın

2009 2010 Şampiyonlar Ligi

sampiyonlar ligi

4 ncü maçların bitiminde tek temsilcimiz olan Beşiktaş’ ın sadece Avrupa Ligi şansı kaldı. Favoriler bu sefer beklediği puan seviyesinde değiller. Geçen sene Ali Sami Yen stadyumunda oynanan Uefa Avrupa Ligi 3 ncü turu maçında Sabri’ den son dakikada yediği golle elenen Girondins de Bordeaux takımında gözle görülür bir yükseliş var. Grupta 10 puanları var. Genel görünüm Platini’ nin büyük liglerin ikinci, üçüncü ve dördüncülerini değil de şampiyon takımları lige almasının pek yararlı olmadığı yönünde. Zira Unirea Urziceni ve Rubin Kazan hariç başarılı olan da yok bu takımlar arasında. Arsenal, Bordeaux, Lyon, Manchester United ve Chelsea  içeride dışarıda başarılı olanlar.

A GRUBU

Bu sezon Bayern Münih’  te transferlere rağmen sakatlıklar dolayısıyla başarısız bir cl sezonu olarak göze çarpıyor. Ribery, İvica Oliç ve Arjen Robben’ in sakatlıkları takım performansını etkiledi.  Van Gaal’ in sistemi oturamadan alınan kötü sonuçlar geleceğini muhtelemen etkileyecektir. Bordeaux takım oyununu iyi oynuyor. Deplasmanda dahi sistemden vazgeçmeyen Laurent Blanc istikrarlı futbolun ana sebebi. Kendisini Fransa milli futbol takımı forması giyerken Fransa 98′ de 2. turda Paraguay’ a uzatmalarda attığı golle hatırlıyoruz. Bu gol turu getirmişti. Stoper oynardı. Neyse konu sapmasın. Juventus’ un kaderi ise Chaban Delmas’ tan çıkacak puan veya puanlara bağlı. Yoksa bu aralar pek galibiyet alamayan ve Napoli’ ye 2-0 dan 3-2 maçı veren Ciro Ferrera için zor günler başlayacak demektir.Gerçi bir avantajı daha var. Bir sonraki maç ise Juventus-Bayern Münih. Gruptan çıkma konusunda tam bir final. Seyredilesi maç…

B GRUBU

Beşiktaş’ ın bu kadro kalitesiyle bence tek puanını aldığı grup. Devamlı rotasyon ve kadro istikrarsızlığı başarısızlığı da beraberinde getirdi. Mustafa Denizli Çeşme’ den imza için geri getirildiğinde bence sezon orada bitmişti. Bu sonuçlar da kendisinin ikinci sezon sendromu oldu. Gerçi Denizli’ nin kariyer rekoru kırdığını görüyoruz. 1 puan aldı sonuçta. Wolfsburg ise sezon başında Armin Veh’ i takımın başına getirdi. Geçen sezonki gol sayısını yakalayamadılar. Üzerine de defans bloğunun formu düşünce bu hafta itibariyle Bundesliga’ da 21 gol atıp 19 gol yediler. Deplasman başarıları da haliyle düştü. Cl performansları geçen seneyi düşünürsek pek iç açıcı değil. Tabi Beşiktaş’ ı yenmeleri gereken bir maçta 3-0 gibi net bir skorla yendiler. Buna rağmen Cska’ ya karşı dezavantajlılar. Deplasmanda Cska’ ya gidiyorlar ve Manchester United ile oynayacaklar. Cska ise Man. Utd. maçlarını bitirdi ve 1 puan kazandı. Bu puan onları 2 nci tura taşıyabilir. Beşiktaş ise umarız son bir gayretle bu karmaşadan yararlanıp Uefa Avrupa Ligi biletini alır… Umarız !

C GRUBU

Real Madrid’ de Alcorcos yenilgisinden beri Pellegrini sallantıda. Hadi Sevilla mağlubiyetinde mazeret vardı ama ya Alcorcos ? C. Ronaldo sakatladığından beri takım performansı giderek düşüyor. Higuain forma giriyor ama takıma zor giriyor. Los Galacticos’ a bu performans yakışmıyor. Milan ise kötü başladığı sezonda ise giderek form düzeyini yükseltiyor. Deplasmanda Real’ i 3 gol atarak yenmeleri performanslarının zirvesiydi. Marsilya’ nın nefesi hemen enselerinde ama Fransızlarla kendi evlerinde oynayacaklar. Real maçlarını de bitirdikleri için daha avantajlı olan Milan demek istiyorum ama sonuçta kendi evlerinde Zürih’ e 1-0 kaybeden bir takımda söz ediyoruz. Temkinli olmak lazım. Zürih bu grupta Milan’ a bir süpriz daha yapmazsa Milan çıkar. Marsilya’ nın Zürih’ i 6-1 yendiği maç 6-5 bitebilirdi. Fransızlar defans bağlamında zayıf.

D GRUBU

Chelsea’ nin ezici üstünlüğü bulunan grup. Atletico Madrid eski günlerini mumla aratıyor. Defans kurguları hemen hemen her maçta çöküyor. La Liga’ da ise dipte sayılırlar. Kun Aguero’ nun performansı ise ancak Chelsea’ den bir puan almaya yetti. Diğer puan Apoel’ den alındı ama Vicente Calderon’ da !  Son 10 senede transferden 350 milyon euro kazanan Porto grubu forse eden diğer takım. Grupta dikkati çeken şey ise Apoel’ i evinde yenmek zor. 2 maçta yenildiler ama Chelsea ve Porto’ dan sadece birer gol yediler. Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan takımlarının kendi evindeki maçlarda takım performansı seyirciyle birleşince sonuca böyle yansıyor…

E GRUBU

Puansız Debrecen’ in Liverpool’ dan daha çok gol attığı grup (!) Son iki maça girilirken Liverpool ile Mor Menekşeler arasında 5 puan fark var. Rafa iki maçı alayım ve Mor Menekşeler de iki maç üstüste kaybetsin diye dua etmeli. 24 Kasım Salı Fiorentina  – Olympique Lyon ve 9 Aralık Çarşamba Liverpool  – Fiorentina maçları kritik. Benitez başarı istiyorsa transfer politikasını değiştirmeli. Eğer devre arasında mali kriz içerisindeki Valencia’ dan David Silva ve David Villa Sanchez alınırsa istenen hedeflere yürünebilir. Geçen sezon bu takım premier lig’ de 38 maçta 2 kez yenilirken, bu yıl 11 haftada 5. mağlubiyetini aldı. Transfer olmazsa mağlubiyet serisi artar. Gareth Barry’ e gösterilen ilgi kendisine gösterilmeyince giden Xabi Alonso’ nun boşluğunu Alberto Aquilani ile dolduramadılar. Andriy Voronin, Robbie Keane, Lucas Leiva, Martin Skertel, Daniel Agger, Sotirios Kyrgiakos, Albert Riera, David N’gog, Philipp Degen bence Liverpool kadrosuna yakışmıyor. Benitez’ in hakkını yemeyelim. Ryan Babel transferinde iyiydi kendisi ! Mor Menekşeler’ e ise tebrikler. ikinci tur için 1 puan almaları yeterli. Debrecen ise sempatik takım. Gol yiyor. Gol atıyor. Maçları puan alamasa da zevkli geçiyor. Lyon ise her zamanki gibi isabetli transfer ustası. Benzema gider Lisandro gelir. Lyon para kazanır. Değişmeyen ise OL’ nin ikinci tura kalmasıdır. Grubu da muhtemelen lider bitirecekler.

F GRUBU

Kaotik ortam. Kurban Berdiyev ve tespihinin Barça’ dan 4 puan aldığı grup. Bu işin şakası ama Rubin iyi takım oyunu ve biraz da şansın yardımı ile Nou Camp’ dan galibiyet ile döndü. Gökdeniz galibiyet golünü atarak sevinç yaşattı. Rus futbolunun Zenith ve Cska Moskova ile başlayan yükselişi Rubin Kazan ile devam ediyor. Oligarkların harcayacak parası çok sanırım. Konuya dönelim. Berdiyev’ in bu maçta geçen sene Guus Hiddink’ in Chelsea ile cl yarı finalinde aynı stadyumdan beraberlik çıkarttığı taktiği uyguladığını düşünüyorum. Kendi evlerindeki maçta ise  Bukharov ve Alejandro Domingues biraz dikkatli olsaydı Pep sadece soğuktan değil gerçekten donabilirdi. Aklıma gelmişken Domingues’ in bir senesi daha var Rusya liginde. Sonra üç büyük ligin yolunu tutar. Maç sırasında bir ara kendi başına Barça’ ya kafa tutan bu yeteneği birileri görmüştür herhalde…

Karışıklıktan faydalanan İnter ise son 5 dakikada son sıradan birinciliğe tırmandı. Dinamo Kiev ise son iki maçta İnter’ e karşı sergilediği defansif performansını sorgulamalı. Jose ise Pellegrini umarım gitmez diyeceğine kendi maçlarına bakmalı. Moratti bu harcamalar sonucunda daha iyi bir grup performansı isterdi herhalde. Barça’ nın cl deplasman performansı ise endişe verici. Bu beraberlikler başa iş açabilir 1 nci ile 4 ncünün arasında 2 puan fark olduğu grupta. Bundan sonra gruptaki her maç kritik !

G GRUBU 

Unirea Urziceni’ nin peri masalı devam ediyor. Onofraş Rangers karşısında sadece 1 puanı getiren golü değil 2 nci tur umudunu devam ettiren golü de attı. Ancak son iki maçı Sevilla ve Stuttgart deplasmanlarında. Maksimum dezavantaj. Yine de Rangers’ ı deplasmanda 4-1 yenerek sükse yaptılar. Gol attılar veya yediler fark etmez ama futbol oynadılar. Tebrik etmek lazım. Stuttgart ise zeki ama çalışmayan öğrenci. Soruların gelmesini bekliyor herhalde. Evlerindeki Unirea maçı son şans. Sevilla ise bildiğimiz gibi. Bu grupta onların ortalama performansı 2 nci turu yakalardı zaten. yakaladı da. Rangers ise ikide bir ” bana ne ben  premier lige gidicem ” edebiyatından vazgeçip transfere bakmalı. Grup maçlarındaki başarısızlıkları alışkanlık olmak üzere.

H GRUBU

Gunners büyüleyici. Ertem Şener’ in dediği gibi çoluk çocuk dünyaya kafa tutuyorlar. Olimpiyakos ve Standart Liege ile ikinci bilet yarışı kızışmış durumda. Liege – Olimpiyakos maçında aralarındaki fark Sinan Bolat idi. Zico bu maçı alırsak 2 nci turdayız demişti. Şimdi dengeler değişti. Arsenal ile maçları biten AZ 67 dahil üç takımın da şansı var. Tabii Arsenal’ in de grubu son maça kadar bırakmaması lazım. Sempati duyduğum Zico’ ya başarılar…

Kasım 5, 2009 at 7:06 pm Yorum bırakın

Ender gelişen atakların takımı

Osasuna

İlginç takımdır vesselam. Bildiğimiz zeki ama tembel öğrencidir. Sene sonu gelmeden veya düşme potasına girmeden potansiyelini göstermez. Eğer yeterince konsantre olursa ligin büyük takımlarını yenme potansiyeli her zaman vardır. Ülkemizde İlker yasin’ in TRT yıllarında İspanya maç özetlerini sunarken kullandığı söz öbeği ile tanınır. ” ender gelişen osasuna atakları .” Ancak bu ataklar iş zora girdiğinde başarılı olan cinstendir. İlk duyduğumda garipsemiştim ama Türk insanının genelde hep zayıfı tutması sonucu millet Barça’ yı tutarken, Madriditista olurken ben Osasunalı oldum. 

Geçen sezon da tam anlattığım gibi oldu. Önce iş zora girdi. Sonra da takımın potansiyeli ortaya çıktı. 08-09 Sezonunda geçen sezon ligde kalmak için son 3 haftada evinde lig üçüncüsü olan Sevilla ile, deplasmanda 4 kupalı ve evinde oynadığı maçlarda 3’ün üzerinde gol ortalamasıyla oynayan Barcelona ile, ve en sonunda da evinde lig ikincisi olan Real Madrid ile oynayıp bu maçlardan 7 puan çıkarınca ancak ligde kalabilen takımdır osasuna.  Tahmin edin… Bu 3 takımdan hangilerini yendi osasuna ? Real Madrid (2-1) ve Barça (0-1).  Sevilla ile kendi evlerinde 0-0 berabere kaldılar. Bu sene de kendi evlerinde yine Barça’ ya ender gelişen ataklarıyla çelmeyi taktılar 1-1 lik skorla. Ben de onları ender gelişen ataklarıyla sevdim. Liga BBVA’ da hep destekledim. Yürüyedur Osasuna !

Not : Kulüp arması resmi www.wallpaperslibrary.com dan alınmıştır.

Bu da kulüp oyuncularının çıkartma resimleri. Maksat nostalji olsun.

04

Kasım 1, 2009 at 11:21 am Yorum bırakın


Mayıs 2024
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

İRTİBAT

tamsahablog@gmail.com

Twitter

follow me

sahaya giren

  • 80.442 kişiden birisin!

Yazar Arşivi

Doctor

best

best